Özellikle ikinci yarı 6 maçlık galibiyet serisi oluşturduğumuz süreçte 'Acaba direkt şampiyonluk olur mu?' düşüncesiyle çıktığımız Samsunspor maçında mağlup olduk.
Sonrasında Yeni Malatya ve Adanaspor maçlarıyla yara sardığımız Bodrumspor ve Eyüpspor maçlarıyla morallendiğimiz bir periyotta beklenmedik Altay mağlubiyeti...
Bu sefer 'Direkt şampiyonluk olmasa da ilk iki çok önemli' düşüncesiyle gittiğimiz Rize deplasman mağlubiyetine Bandırmaspor maçındaki ilk 45 dakikada kötü oyun ve son dakika golüyle mağlubiyet eklenince hesaplarımız şaştı.
Boluspor maçı ise üçüncü sıradan direkt finale çıkma adına çok önemli bir maçtı. Lige neredeyse havlu atmış Boluspor karşısında kronikleşen defans hataları ve Taner Taşkın'ın doğru 11'i bulamama sorunları eklenince 1 puana sevinir hale geldik.
Aslında bazı noktalarda gerçekçi bakmak lazım. Farkındayız sezon başında 'Ligde kalalım yeter' düşüncesiyle çıkılan bu yolda önce şampiyonluk sonrasında ilk 2 hayalleri kurmak çok değerli. Şimdi Play-Off hesapları yapıyoruz. Ligde kalalım düşüncesinden, Süper Lig hayalleri kurduran futbolcu-teknik heyet ve yönetim büyük bir başarıya imza attı.
Peki bu başarı yeterli olacak mı?
Bence yeterli olmaz.
Çünkü çok fazla böyle fırsatlar silsilesi insanın ayağına denk gelmez.
Madem iş Süper Lig kapısına kadar geldi, avucumuzun içinde bir fırsat var, neden bunu değerlendirmeyelim?
Bugün eleştirecek çok şey olduğu gibi ders çıkartmamız gereken noktaları da konuşmalıyız. Sakaryaspor güçlü oyununu, iskelet kadrosu sağlıklıyken yakaladı. Kasongo-Roshi-Nalepa-Bülent gibi isimlerin oyunda olması takımı zirveye taşıdı. Sakatlıklar ve cezalılar Sakaryaspor'un ritmini bozdu, doğrudur.
Şu gerçeği konuşmalıyız ki kötü bir ara transfer dönemi geçirdik. Devre arasında yapılan takviyelerden bir Bülent Uzun'u, bir de yarım bir şekilde İbrahim Has ve Dimitrov'u sayabiliriz. Burada geniş ve güçlü kadro bir türlü oluşturulamadı. Mehmet Akyüz, Oğuzhan Akgün, Grechyshkin ve Sacko gibi isimler bir türlü bekleneni veremedi.
Bu isimlerin yanı sıra teknik direktör Taner Taşkın'ında formsuzluğuna ayrı bir parantez açmak gerekli. Takımın başına geldikten sonra Taner hocanın çok olumlu işlere imza attığını ve beğendiğimi söylemek istiyorum. Ancak Taner Taşkın'ın son haftalardaki formsuzluğu ise aşikar olan başka bir durum. Saha kenarındaki duruşunu ve havasını ne kadar çok seversem seveyim kritik maçlardaki tercih hataları dikkat çekti.
Evet önemli oyuncuların eksikliği her ne kadar Taner Taşkın'ın tercihlerini zorlaştırmış olsa da sağlıklı 11'i bulmakta da zorluk yaşadı. Neredeyse son haftalar her maç kendi sağlamasını devre arasında yaptığında kendini yanlış buldu. Rize'de takım çok fazla geriye yaslandı. Burak Süleyman'ı kullanmayarak Mehmet Akyüz'ü çok geç kullanması adeta üç puanı ikram ettik. Bandırmaspor maçında yine yanlış 11'inden devre arasını bile beklemeden 41. dakikadan döndü. Boluspor maçında soyunma odasından çıkarken yine 3 değişiklik dikkat çekti.
Tüm bunlara ek olarak yine bu sezon kronikleşen defans hataları da geri döndü. Donkor-Çağlayan-Ümit yine formsuzluğun doruklarında. Biraz mental anlamda kendilerine gelmek durumundalar. Taner Taşkın'ın yapacağı en önemli şey takımı taktik/teknik tarafını bir tarafa bırakıp mental anlamda motivasyonunu yukarı çekmeli.
Ben hala Play-Off'ta en güçlü adaylardan biri olarak Sakaryaspor'u görüyorum. Sakatları iyileşmiş, güçlü bir Sakaryaspor Play-Off'ta ipi göğüsler ama bu kırılganlıklar ve hataları geride bırakmalıyız.
Kalan üç maçta Sakaryaspor iki galibiyet çıkartarak rakiplerine bakmadan rahat bir şekilde Play-Off sürecine çalışmalı. Yazımın başında dediğim gibi beklentinin çok düşük olduğu bir sezonda Play-Off ve Süper Lig heyecanı yaşamak önemli. Şans da ayağımıza gelmişken Süper Lig kapısından geçmek çok doğru olur.
Biz bu sene beklemeden Süper Lig'e çıkabiliriz. Zor olan buralara gelmekti, bizim için zor kısım geride kaldı. Önce taraftar sonrasında futbolcular Süper Lig'e çıkmaya inanacak. İnanç olmadan fikirler de taktikler de hiçbir işe yaramaz. Önce inanalım!